ANA SAYFA

10 Ağustos 2010 Salı

Masa Tenisi Ekipman Markaları

Masa tenisi sporunda da her sporda olduğu gibi ekipmanların üretimi ve pazarlamasını yapan firmalar bulunmakta ve farklı alternatifler sunmaktadırlar.

Ama bu sporun markaları diğerlerine göre daha şanslılar. Çünkü eğer futbol oynuyorsanız bir krampon ve bir futbol topu size yetecektir. Ancak masa tenisine gönül verdiyseniz iş biraz karışabilir. Profesyonel bir oyuncu lastiklerini 3 ila 6 ay arasında değiştirir. Yani yılda en azında 2 çift lastik almak zorundadır. Daha az profesyoneller ise her maç kaybettiklerinde suçu ekipmanına atarak ekipmanalarını değiştirmek fikrine kapılabilir. Ya da benim gibi her ekipmanı denemek arzusuyla yanıp tutuşabilir. Bazı insanları evlerinde 10 larca raket bulunmaktadır. Kimisi koleksiyon boyutuna ulaşmıştır.

Gelelim markalara:

BUTTERLY: Bu marka dünyanın en çok tanınan markasıdır. Aynı zamanda en çok oyuncuya sponsor olan firmadır. Büyük marketlerde bile bu markanın hazır raketlerine rastlamanız çok doğaldır. Japon menşeili olan firmanın şu an için sponsor olduğu en önemli oyuncu Alman TİMO BOLL dur. Firmanın genel fiyat politikası biraz yüksekdir. Kalite açısından oldukça iyi ürünleri mevcuttur. Hem lastik Hem de tahtaları gayet güzel ve kalitelidir. Dezavantajı fiyatları ve ürün yelpazesinin çok geniş olması (karar vermek oldukça yorucu olabilir).

STİGA: Efsane markalardan birisidir. Özellikle eski tarihlerde piyasaya sattığı tahtaların kalitesi hiçbir otorite tarafından yadsınamayacak kadar iyidir. Markanın sponsor olduğu oyuncular çok azdır. Bu da reklamını ve bilinirliğini önemli ölçüde zedelemektedir. Stiganın tahtalarının, lastiklerine oranla daha iyi olduğu kabul edilir. Stiga İsveç markasıdır.

DHS: Dünyada en çok satan masa tenisi markasıdır. Dhs, Çin Milli takımının sponsorluğunuda yapmaktadır. Özellikle klasik çin lastiklerini almak istiyorsanız uygun fiyatla ve güvenilir bir markayla çalışmakta işin içindeyse bu marka size hitap edebilir. Ayrıca KİNG gibi bir tahtanın üreticisi olan bu marka WANG LİGİN imzalı bu tahtayı dünyanın en pahalı fiyatıyla piyasaya sunmaktadır.

729 FRİENSHİP: Bir çin markası daha, Bu markanın en büyük özelliği çok uygun olan fiyatları. Ucuz etin yahnisi olmaz diyenler için söylüyorum. Bu etin yahnisi de oluyor külbastısıda. Ama sizi uçurmasını da beklemeyin.

DONIC: Alman ürettim olan markanın özellikle lastikleri rakiplerini zorluyor. Tahtaları konusunda aynı şeyleri söylemek zor.

XIOM: Piyasaya yeni girmiş olan bu marka Stiganın eski mühendisleri ile çalışmaktadır ve inanılmaz kaliteli işçiliklerle üretim yapmaktadır. Piyasaya girer girmez kendine üst sıralarda yer bulmuş bir markadır. Dezavantjlı olduğu nokta ise fiyatı. Aslına bakarsanız işçilik kalitesi göz önüne alınırsa fiyatları çok da pahalı değil gibi. Üretim orjini Kore

NİTTAKU: Japon markalarınadan birisi. Özellikle MA LONG la olan sponsorluk anlaşması ile marka bilinirliği çok artmış olan üreticinin en bilinir ürünü Premimum toplarıdır. Bu topların kalitesi tüm otoritelerce kabul edilmiştir. Ayrıca Müzik aleti yapımında kullanılan teknolojilerle tahta üreten firma bu konuda geröekten çok iddalıdır. Ürettiği tahtaların hissini başaka hiçbir markanın veremeyeceğini söyleyen birçok kulanıcı bulunmaktadır.

Bunların dışında: AVALOX, STAG, DR NEUBAUER, ANDRO, TSP, YASAKA, TİBHAR, KOKUTAKU, JOOLA, KILLERSPİN, JUIC gibi bir çok firma bu spor branşında faaliyet göstermektedir. Ama asıl olan şu ki en iyi marka veya en iyi tahta gibi bir söylemde bulnumak kesinlikle yanlış oluacaktır. Lakin herkes için iyi olan farklıdır. Unutulmamalı ki 3 sene üstüste dünya şampiyonu olmuş olan LİGİN bile 30 tl lik lastiklerle şampiyon olmuştur. En iyi Ekipman kişinin kendisidir.

MASA TENİSİ RAKETLERİNDE KULLANILAN YAPIŞTIRICILAR

Masa Tenisinde, lastikleri tahtaya yapıştırmak özen isteyen ve gayet önemli bir konudur. Bu iş için kullanılan özel yapıştırıcılar ve yapıştırma yöntemleri uygulanır. Eskiden SOLVENT içeren uçucu ve sağlığa zararlı olan bir yapıştırıcı kullanılırdı. Ama artık bu yapıştırıcının kullanımı yasaklandı. Resmi maçlara çıkmadan önce oyuncular raketlerini ENEZ adı verilen bir cihaza koyuyorlar ve bu cihaz raketteki kokuya göre onay veriyor veya vermiyor. Bundan ötürü tüm profesyonel oyuncular bu yapıştırıcıları kullanmaktan vazgeçtiler. Bazı oyuncular halen su bazlı ve kokusuz yapıştırıcılara laışamadıklarından performanslarında ciddi düşüşler yaşamaktalar.

Peki ama neydi bu yapışıtırıcıların özellikleri?

Bu yapıştırıcılar lastiğin arka tarafına (sünger kısmına) sürülerek bir müddet kuruduktan sonra tahtaya yapışıtırılırdı. Bu yapışıtırıcı solvent içerdiğinden uygulandığı yerde kurudukça şişme ve genişleme özelliği gösteren bir yapısı vardır. Bu da demek oluyor ki süngere tatbik edilen solvent süngerin içine işleyerek genişliyor, sünger şişmeye ve kalınlaşmaya başlıyor. Ayrıca genişleyen ve büyüyen sünger lastiğide gerginleştirmeye başlıyor. Süngerin şişmesiyle gerilen lastik balon etkisi gibi bir etkiyle daha hızlı ve sürtünmesi yüksek bir özellik kazanıyor.

Bu yapıştırıcılar yasaklanmadan önce tüm üretici firmalar oyuncular tarafından solüsyon olarak da anılan bu yapıştırıcılara uygun lastikler üretmekteydiler. Yasaklardan sonra lastik ve sünger yapılarında köklü değişikliklere yöneldiler. Bu yasaktan sonra su bazlı yapıştırıcılar kullanılmaya başlandı. Su bazlı yapıştırıcılar kesinlikle şişme ve ya genişleme gibi özellikler göstermezler. Böylece üreticiler Su bazlı yapıştırıcılara uygun geliştirdikleri lastikleri YENİ NESİL LASTİKLER diye satmaya başladılar.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

MASA TENİSİ RAKET LASTİKLERİ

Bir raketin en önde olan yeri ise lastiklerdir. Tahtalarda olduğu gibi bu ekipmanlarda kendi içinde 2 ye ayrılır.
A: Çin lastikleri
B: Avrupa-Japon lastikleri.
Çin lastikleri denilenler sadece Çin’de üretildiği için bu adı taşımazlar. Bu tarz lastikler Avrupa ve Japonya dada üretilirler. Bunların en önemli özelliği dış yüzeylerinin (Topa temas eden tarafları) yapışkan olmasıdır. Topu masaya koyup raketi de üzerine hafifçe bastırıp raketi kaldırdığınızda top rakete yapışarak belli bir süre öylece kalır.
Avrupa ve Japon lastiklerinde üst yüzey böyle yapış yapış olmaz. Bu lastikler diğerlerine göre daha hafif ve daha yumuşaktır.
Çin lastikleri ile falso vermek ve kesmek çok daha kolaydır.
Çin lastikleri daha dayanıklı ve geç eskiyen bir yapısı vardır.
Çin lastikleri daha ucuzdur.
Avrupa lastikleri nispeten daha zor falso üretseler de rakibin falsolarından daha az etkilenirler.
Avrupa lastikleri Çin lastikleri kadar bakım istemezler. Çok fazla temizlemeden de oynanırlar.
Avrupa lastikleri daha hafiftir.
Avrupa lastikleri daha yumuşaktır. Çünkü üst yüzeyi yapışkanlı ve topu tutan özelliğinden dolayı Çin lastiklerinin hızı çok azdır. Bunun önüne geçebilmek için Çinli üreticiler sünger kısmını çok sert ve yoğun yapmak zorunda kalırlar. Bu nedenle hissi azalır ve ağırlığı artar.
Yumuşak lastikleri kontrol etmek daha kolaydır.
Genel özellik olarak Çin lastikleri ne kadar iyi falso üretirse o kadar da iyi falso yerler. Ayrıca sert süngere sahip olduklarından hissi azdır ve bu nedenle kontrol etmek zorlaşır. Ama Çin lastikleri ile iyi oynayabilen bir sporcu iseniz rakiplerinize sizden gelen spinler ve falsolar kabus olur.
Bu saydığımız lastikler düz lastiklerdir. Bir de tırtık veya pütür denilen lastikler vardır. Bu lastiklerin üst yüzeyi düz değil pütürlüdür. Onların atış açısı spini daha farklıdır. Eğer rakibinizin pütürlü lastiği varsa sorun da vardır. Çok fazla top spin üretiyormuş gibi bir hareketle size gelen topun aslında hiç dönmediğini, siz topu fileye taktığınızda anlarsınız. Yada kesme hareketi yaptığında aslında topun yan falsolu geldiğini… Eğer bir oyuncu pütürlü lastik kullanıyorsa bilin ki Pütür taktığı tarafı zayıftır. Eğer profesyonel değilseniz veya ders veren bir hocanız yoksa pütür kullanmayın.
En son lastik türü de yine üst yüzeyi düz olan fakat bir mermer kadar kaygan olan ANTİ lastikleridir. Bu lastikler karşıdan gelen tüm falso, spin ve kesmeleri yok eder. Çünkü top lastiğin kaygan yüzeyine çarptığında patinaj çekmeye başlar ve ivmesini kaybeder. Bu tarz lastik kullananlar rakipten gelen falsoları karşılayamayanlardır. Ama sizede falsolu top gönderemezler.
Yeni başlayan biri iseniz düz lastik sizin için en hayırlısı olur. Ama burada da karar vermeniz gereken asıl konu, ÇİN mi Avrupa-Japon mu?

MASA TENİSİ TAHTALARI

Bu sporun en önemli enstrümanı olan raketlerden bahsedelim. RAKET:
Raket iki ana parçadan oluşur. 1. Sap ve tepsi kısmından olan tahta 2. Kırmızı ve siyah olmak üzere iki parça olan lastikler. Spor mağazalarında satılan ucuz raketlere hazır raket denilir. Bu raketlerden alırsanız bununla oynarsınız. Ama profesyonel anlamda oynamak istiyorsanız ya da gerçekten iyi oynadığınız düşünüyorsanız, bu hazır raketler sizin ihtiyacınıza çözüm olamazlar.
Hazır raketler sizin oyununuzu geliştirmez. Yanlış bile vursanız doğru gidebilir, yada doğru vursanız yanlış gidebilir. Bu yüzden tavsiyem hazır raket alacağınıza ucuz yollu bir kombinasyon (profesyonel raket)yapmanızdır. Bu raketlere kombinasyon denmesinin nedeni tahta ve lastikleri ayrı ayrı satın alınıp yapıştırılmasındandır. 1000 lerce tahta ve bir o kadar da lastik arasından istediğiniz kombinasyonu oluşturmanız size kalmıştır. Bu kadar çok seçenek içinde boğulan çok kişi gördüm. Bunlardan biride bendim.
Bu nedenle tahta ve lastiklerin genel özelliklerini yazarak bir nebze olsun fikir sahibi olunabileceğini umuyorum.
TAHTALAR:
Ana hatları olarak 2 ye ayrılırlar. A: tamamen ağaçtan yapılanlar.
B: İçerisinde kompozit malzeme kullanılanlar.
Tamamen ağaçtan yapılanlar çoğunlukla daha yumuşak ve sakin huylu tahtalardır. (tabiî ki kullanılan ağacın yapısına göre değişir.) yapıldığı ağacın özeliklerini yansıtır. Yumuşak bir ağaçtan yapılmışsa hissi çok defans yönü kuvvetli ve hızı yavaş olur. Yapımında kullanılan ağaç sert bir ağaç ise hızı yükselmesinin yanı sıra kontrol ve defans yönünü zayıflatır.
Bildiğim en yumuşak ağaç BALSA dır. Pek çok tahtada bu ağaç kullanılır. Çünkü ucuz ve çok hafif bir ağaçtır. Bu ağaç ile yapılan raketlerde genelde kalın ve yumuşak olurlar.
Sert ağaçlara örnek ise abanoz limba ve en çok beğenilen ve kullanılan Hinoki ağaçlarıdır. Bu ağaçlardan yapılan tahtalar daha sert daha hızlı ve spin yönü kuvvetli tahtalardır. Özellikle hinoki ağacı sadece Japonya da yetişen nadir bir ağaç olduğundan bu tahtalara pahalıdır.
İçerisinde kompozit malzeme barındıran tahtalar çoğunlukla en hızlı tahtalardır. Off+ denilen hıza bu tahtalarla çıkılır. Bu kadar hızlı olduğundan kontrol edilmesi de o kadar zordur. Kompozit malzemeler KARBON dur. ARYLATE, TAMCA, ULC, ZYLON, KEVLAR gibi çok sert malzemelerdir. (Mesela kevlar kurşun geçirmez yelek yağımında kullanılır) Bu karbon katmanlar hızı artırdıkları gibi swet spot denilen tatlı vuruş noktasını da genişletirler. Ağaç raketlerde top raketin kenarlarına yakın yerlere çarparsa istediğiniz yere gitmez. İstediğiniz yere atabilmeniz için topa raketinizin neredeyse tam ortasıyla vurmanız gerekir. Karbon raketlerde bu orta nokta(tatlı vuruş noktası) biraz daha geniştir. Aşağıda resmini gördüğünüz raket tahtası Butterfyl'ın arylate karbon tahtasıdır.


Eğer yeni başlayan bir sporcuysanız karbon tahtaları çok fazla düşünmeseniz iyi edersiniz. Lakin topa vurunca "ya bu top uçuyo" tarzında anlam veremediğiniz sorunlar yaşamanız mümkün. Karbon olmayan tahtalarla istediğiniz yere topu atmanız nispeten kolaydır. Ama karbon tahtalarla eğer istediğiniz yere topu atabilliyorsanız her attığınız top süratli ve spinli gidecek ve rakibiniz zorlanacaktır. Ama istediğiniz yere atabiliyorsanız...

MASA TENİSİ

Yeteri kadar değer verilmediğini düşündüğüm bir spor dalı da MASA TENİSİ dir. Bazıları adına pinpon dese de bu sadece oyun amaçlı oynayanların söyleyeceği bir isimdir. Bu sporu yapanlar için gerçek adı MASA TENİSİ dir. Masa tenisinin tarihçesi ile ilgili bilgiler bir çok internet sitesinde mevcuttur bu yüzden bu konuya değinmek istemiyorum. Benim burada anlatmak istediğim asıl mesele bu sporun diğer sporlardan farkı…


Bilinen sporların pek çoğunda (özellikle takım sporlarında) pasif dinlenme denilen durum yaşanır. Eğer top yada başka bir spor aleti sizde değilse dinlenmek için biraz da olsa zamanınız vardır. Yada yüzme, koşma gibi sporlarda ise müsabaka anında pasif dinlenme durumu olmaz ise de düşünmeden müsabakayı devam ettirebilirsiniz.

Her spor kendine göre belli bir disiplin, zeka, güç ve yetenek göstermenizi gerektirir. Ama masa tenisinde işler biraz daha farklıdır. Topun sizden gitmesi ile size tekrar dönmesi arasındaki süre en fazla 2 saniyedir. Bu 2 saniye içinde tekrar yerinizi almalı rakibin vuruşunu gözlemeli topu takip etmeli ve ona göre bir strateji belirleyerek tekrar topa hamle yapmalısınız.

Böyle anlatılınca sanki bir atomu parçalayacakmış kadar karmaşık bir şey yapıyormuşuz gibi göründüğünün biliyorum. Okuyanlardan “altı üstü pinpon bu topa vurursun gider geri gelirse bir daha vurursun” dediğinizi duyar gibiyim. Ama o vurursun gider kısmında bile yukarıda yazılanları yaptığınıza eminim. Siz fark etmeseniz de bunları yaparsınız. Bu nedenledir ki bu sporu yaparken başka şeyler düşünmek gibi bir lüksünüz olamaz. Buda bir nevi motivasyon ve deşarj olma şekli olarak kullanılabilir. Bugün bazı psikologlar tedavi amacı ile hastalarına bu sporu tavsiye etmelerinin nedeni de budur.

Ayrıca masa tenisi oynamak için kramponlar, özel sahalar uzun bir zaman ayırmak gibi dertlerinizde yoktur. Takım elbise ile çalıştığınız işinizden çıktığınızda partneriniz de varsa masanın başında ceketinizi çıkararak bile oynayabileceğiniz bir oyun.

Hatta bazı maddi durumu iyi olanların 300-500 tl gibi bir fiyatla satın alabileceği orta kalitede masa ile ömrünün sonuna kadar kendine bir spor sahası alacağını da unutmayalım.

Bu sporun en önemli enstrümanı raketlerdir. Hemen her spor mağazasında bulunan ve çifti bir paket sigara fiyatına satılan raketlerden tutunda bir devlet memuru maaşlarına kadar fiyatlandırılabilen profesyonel raketler bulmak mümkündür. Siz yeter ki oynayacak yer ve kendinize bir rakip bulun.

15 Nisan 2010 Perşembe

kayıp kıta mu (3)!!!

Bu zaferden sonra Belarin oğulları haricinde hayatta kalmayı başarabilen insanlar mağaralara ve yer altlarına saklandılar. Artık sahip oldukları güçlerini kullanmak çok tehlikeliydi zira Belairin oğulları denilen kötü adamlar, bu gücün kullanıldığını farkettiklerinde gücün kaynağına ulaşmaları sadece an meselesiydi. Böylece mağaralarda saklanarak ve güçlerini kullanamadan sadece hayatta kalabilmek için sessiz sedasız yaşayabilmeye çalıştılar...
Daha sonra doğan çocuklar da kullanmalarının yasak olduğu güçlerini zamanla unuttular.
Ancak Belairin oğulları sanıldığı kadar ileri bir teknoloji kurmaktan ziyade sınır tanımayan egolarına yenik düşmeye başladılar. Kimi rivayetlere göre (Prof. Hernandez ve Cayce Edgar Evans gibi hatırı sayılır bilim adamlarına göre) Belairin oğullarının geliştirdiği bu silah evrenin dengesini bozacak kadar güçlü bir silahtı. Evrende yaşayan diğer canlılar, bu silahı yok etmeleri için defalarca ricada bulundular, tehdit ettiler ama tüm çabaları boşaydı.
Sonuç olarak gelişmiş uzaylı varlıklar bu silahın yok edilmesi amacıyla Atlantis kıtasına ve Belairin oğullarına saldırdılar ve silahı yok edemedilerse de parçalayıp kulanılamaz hale getirdiler. Söylenene göre bir parçası Alaskada bir parçası Bermuda açıklarında. Eğer doğruysa Alaska civarında UFO ların çok sık görünmesinin ve Bermuda Şeytan Üçgeninin gizemlerini bir nebze de olsa açıklamakta bize destek olabilir.
Saldırı sonucunda koskoca Atlantis kıtası sulara gömüldü ve Dünya artık mağaralarda sakanmakta olan ve zamanla tüm yetilerini kaybeden insanoğluna kaldı.
Böylece dünyada yeni bir hayat devam etmeye başladı...

9 Nisan 2010 Cuma

kayıp kıta mu 2

Bilgilere göre Mu kıtasında yaşamış olan insanlar çok gelişmiş ve ileri bir toplum kurmuşlardır. Ancak ne olduysa koskoca bir kıta bir anda çok az iz bırakarak sular atına gömülmüştür. Bazılarına göre doğal afetler, kimlerine göre büyük bir savaş bu kıtanın yok olmasına neden olmuş. Hatta bir uç fikire göre o zamanlar dünyanın 2 tane uydusu vardı ve Atlantisliler küçük olan uyduyu Mu kıtasının yörüngesine oturtup büyük silahlarla vurarak onun Mu kıtasının üstüne düşmesine neden oldular...
Ortak nokta ise Atlantislilerin ve Mu'luların birbirleriyle savaştıkları ve bu savaşlarda çok acayip silahlar kullandıklarıdır.
Efsanelere göre her yönüyle gelişmiş bir uygarlık olan Mu'lular Manevi zenginliğe ve tabiatın yüceliğine önem vermişler. Bir tanrı, Bir eş fikrine sahip olmuşlardı. Mu'lulara göre İnsanın en önemli görevi kendini geliştirmek ve içinde yaşadığı dünyayı daha güzel bir hale getirmekti.
Dünyadaki yaşamın daha doğrusu ilk insanların ilk var olduğu yer Mu kıtasıydı. İnsanlar burada belli bir gelişim gösterdikten sonra bilmedğimiz bir sebepten ötürü 5 adet koloni kurup dünyanın çeşitli yelerine göç etmişlerdir.
Bunlardan birisi Orta Asya da büyük bir koloni ve uygarlık kuran CHURCWARD'ın da sık sık bahsettiği UYGURLAR.
Bir diğeri MAYA lar
Başka biri MISIRLILAR ve
HİNTLİLER
ATLANTİS liler.

Bu kolonilerin içinde en büyük ulusu ve medeniyeti kurabilenler şüphesiz UYGURLAR dır. UYGURLARIN bu kadar büyük medeniyet kurduklarını ÇİN tarih belgeleri de ifade etmektedir. Günümüzde iyice deşifre olmuş olan Büyük TÜRK piramitleri de bunun doğruluğunu kanıtlar şekildedir. (   34.390380,108739579    )
Bu koordinatları google mapste varsayılan konumu ayarla kısmına yapıştırısanız ve uydu görüntüsü olarak bakarsanız muazzam TÜRK piramitlerini görebilirsiniz.)
Uygurlardan sonra en büyük koloni olan Atlantislilerdi. Ne yazık ki Atlantis halkı kendi içinde ikiye bölündü ve uzun yıllar birbirleri ile savaştılar. Bir tarafta iyinin simgesi olan BİRİN OĞULLARI (bir tanrı, bir eş) diğer tarafta kötünün simgesi olan BELAİRİN OĞLULLARI. İyi ve Kötü yıllar süren savaşlar yaptılar. Kötü olan grup teknolojik anlamda çok daha güçlüydüler ve çok ölümcül silahlarla savaştılar. Birin oğulları ise doğal güçlerini kullandılar. Onların en önemli silahı SEVGİ ve EVRENİN BİTMEK BİLMEYEN ENERJİSİYDİ.
Bir süre sonra kötüler galip geldiler ve tüm dünyaya ükmetmek üzere bugünkü AVRUPA kıtasının ortalarına kadar yakıp yıkarak ilerlediler. Bir nokataya geldiklerinde Tüm dünya insanaları ve hatta canlıları birlik olup BELARİN OĞLULLARINA karşı savaşa girdiler. (tıpkı yüzüklerin efendisinde olduğu gibi. Yüzüklerin efendisi de eski İSKANDİNAV efsanlerinin birebir aynısıdır) Bu büyük savaşı İYİ olanlar kazandı. Ama bu savaşta en önemli silahları olan SEVGİ leri çok büyük yara aldı. Nacaal öğretilerine göre Tanro sevginin ta kendisidir ve tüm evren sevgi üzerine kurulmuştur. O günden itibaren insanların içindeki sevgi duygusu azalmaya başladı. Artık her iyinin içinde biraz da olsa kötülük oluşmaya başlamıştı. Sevgisiz kalan toplum Tanrı'dan uzaklaşıp yok olmaya mahkum olur. Beyazın simgesi olan BİRİN OĞLULLARI artık GRİ olmuşlardı.
Tamamen yok edemedikleri BELARİN OĞULARI birgün yeniden eski kudretli günlerine ulaşacaktı ve öyle de oldu. Binlerce yıl sonra BELAİRİN OĞULLARI eskisinden farklıydılar.
İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yaptıkları deneylerle Aptal, şekilsiz, çirkin yaratıkların doğmasına neden oldular. (Avrupa efsanlerinde ki TROLLER, bunlara DEV de deniliyordu veya fosilleri bulunan yarı insan yarı hayvan gibi yaratıklar).
Bunun yanı sıra tüm evrenin en güçlü silahını yapmışlardı. İnsanları ve Canlıları öldüren ve öldükten sonra bile devam eden enerjilerini (ruhlarını) yok eden bir anti enerji silahı yapabilmişlerdi. Bu silahla birlikte Düşmanın merkezine yani MU KITASINA saldırdılar ve normal olarak eşine az rastlanır bir zafer elde ettiler.

28 Mart 2010 Pazar

kayıp kıta mu !!! (1)

Mu kıtası ile BATI kültürü ilk defa JAMES CHURCHWARD ile tanışmıştır. Bu bilgi hemen her yerde karşınıza çıkacağından detayları yazmayacağım. Ancak bilinen tüm bilgilerin sadece BATI kültürlerinin sahip olduğunu düşünmek ne kadar acizliktir ki MU kıtası gibi pek çok bilgiyi bazı medeniyetler epey iyice tanırken BATI kültürleri bu bilgiyi 1900 lü yılların başında öğrenmişlerdir. Başka konularda olduğu gibi bu bilgiyi de sonradan öğrendiklerinde ilk ve en  kolay yolu seçerek İNKAR etmişlerdir. Her zaman olduğu gibi bu konuda da en doğru yaklaşım akıl ve mantıklı bir bakış açısıyla olaya bakmak olmalıdır.

Batı kültürlerine göre ilk insansı varlıklar 200.000 yıl kadar önce ortaya çıkmıştır. (karbon 12 ve karbon 14 testlerine göre. Bu konuya daha sonra değinmek isterim.) Madem 200.000 yıldır tarih sahnesinde İnsanlar vardı, neden 196.000 yıl bekleyip bir anda tarihe izler bırakmaya başladılar. Burada sanırım modern bilim kendisi ile çelişiyor. Modern bilimin kabul ettiği tek şey yazılı bilgilerdir. Ancak üzücü olan durum da şudur ki, zaten Mu ve Atlantis kıtası ile ilgili pek çok yazılı belge bulunmuş ve okunarak deşifre edilmiştir. Örneğin Platon'un kitapları, Maya piramitlerinde yazan yazıtlar. (Batı ülkelerimizin anısına...) Eski Tibet NACAAL tabletleri vs. Ama sanırım bunlar BATILI ULEMALAR için yeterli olamadı.

Olayı bir de Dini bilgiler doğrultusunda düşünürsek; 3 büyük Dine göre ilk insan olarak Hz ADEM kabul edilmektedir. (dinlere göre ismi değişse de!) Eğer ilk insan Hz ADEM se, arkeolojik kazılarda bulunan insansı varlıklar Hz ADEM'in çocukları olabilir mi? Olaya Dini bilgiler ışığında baktığımızda bu saçma sapan fikirleri kesinlikle kabul edemeyiz.

Ama modern bilim, elindeki bulgulara göre oluşturduğu bilgiyi, insanlara dayattığı bilginin gerekçelerini açıklamakta sıkıntılar yaşamaktadır. Bulguların kaç yıllık olduğunu hesaplarken kullandığı karbon testlerinin doğrulğunu bize dikte ederken, aynı zamanda karbon testlerinin 3000 yıldan sonra anormal sapmalar yaptığını da itiraf etmekten geri kalmıyor. Bu durum bizi kandırmak anlamına gelmiyor mu?

CHURCHWARD'ın heyecanla bahsettiği tarihsel süreci hemen hemen hiç bir sebep göstermeden inkar etmeye başladılar. Çünkü, şu an bize hatta çocuklarımıza öğrettikleri tarih, onların işine gelen bir tarihsel gelişim süreciydi. Tıpkı TÜRK'lere BARBAR denmesi gibi bir öğretiydi.

En nihayetinde MU KITASI ve ATLANTİS gibi kıtaların bir zamanlar var olduğu ile ilgili tezleri kabul etmeyecekseniz bile bunun gerçekten mantığınıza uygun bir açıklaması olması gerekir.

Bu konuyla ilgili yazmaya devam edeceğim...

22 Mart 2010 Pazartesi

merhaba

Heyecanlandım şimdi durduk yerde. En sonunda kendime bir blog oluşturdum...